
Mahmud Derviş (وداعاً محمود درويش) :
ŞİİR, TAŞ VE AĞAÇ ve artık biraz da TOPRAK kendi yurdunda*
Cahide SARI
Çağdaş Filistin edebiyatının doğuşu olarak 19. yy’ı işaretleyebiliriz. Filistin şiirinin öncüleri olarak da hayatları hep sürgün ve zor koşullarda geçen Fadva Tukan, Kerim El Kermi’yi ( Ebu Selma) saymak gerekir. Çağdaş Filistin şiirinin en önemli temsilcilerinden biri de Mahmud Derviş’tir, 1941'de Celile'nin (Filistin) El-bavra köyünde doğan Derviş, doğduğu köy 1948'de İsrail'in eline geçince ailesiyle birlikte dağları geçerek Lübnan'a göç etmek zorunda kaldı. "Çocukluğum, tüm halkımın dramıyla ilişkili olarak, kişisel dramımın başlangıcı oldu. 1948 yazının o gecesinde, dingin bir köyde atılan mermiler ayırım gözetmedi. Altı yaşındaydım, zeytinliklere, sonra dağlara koşar buldum kendimi, bazen yalınayak, bazen yere kapaklanarak. Korkuyla ve susuzlukla geçen kanlı bir geceden sonra, Lübnan denen ülkede bulduk kendimizi."
1948'de, 70 bin Filistinli aç ve susuz bir şekilde yerlerinden edilerek, göçe zorlandı. Bu ölüm yürüyüşünde, yüzlerce insan hayatını kaybetti. Binlerce Filistinli mülteci olmaya zorlandı, pek çok köy haritadan silindi.
Her ne kadar Birleşmiş Milletler kararlarına göre mülteciler, topraklarına geri dönme ya da tazminat ödenme hakkına sahip olsa da İsrail, bu hakları tanımazlıktan gelmeye yıllardır devam ediyor. “İsrailliler, Güney Afrika’nın beyazları, biz de siyahları gibiyiz. Biz siyah olmayı kabulleniyoruz, ancak bu yeterli değil: İsraillere göre biz ne siyah olabiliriz ne de beyaz, ne istiyorlar peki? Benim bulabildiğim tek açıklama şudur: İsrailliler barışın önünde bir duvar değiller, onlar barıştan korkuyorlar”.
“kaydet, ben bir arabım... kart numaram elli bin... sekiz çocuğum var... dokuzuncusu önümüzdeki yaz geliyor. kızdın mı... kaydet, ben bir arabım... işçi yoldaşlarla taş keserim... kayayı sıkarım... bir ekmek... bir kitap... kazanmak için sekiz çocuğum... ama ben merhamet dilenmem... sığınmam kanadının altına... kızdın mı... kaydet, ben bir arabım... bir ismim ben... bu çılgın dünyada sebatlı... ama lütfen yaz... herşeyden öte... kimseden nefret etmem ben... kimseyi soymam... ama aç bırakıldığımda... beni yağmalayanın etini yerim... açlığımdan sakın... sakın gazabımdan .”
İlk şiirlerini yayımladığı dönemde el-Arz (Toprak) Cephesinde çalışmaya başladı. 1961, 1965 ve 1967 yıllarında üç kez hapse girdi. 1969'da Lotus ödülü aldı. El-İttihad gazetesinin ve el-Cedid dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Üzerindeki pek çok baskıya karşın Filistin Direnişi’ne hep destek oldu. “Filistinlilerin ölümleriyle ilgili haberler, hava durumu haberlerine benzedi, her gün ortalama 5 şehit var; karakollarda, Duvar dibinde ölümler. Fakat ölümler alışılan bir durum olunca, kimse öfkelenmiyor, iğrenmiyor; acı ve dayanışma dahi can sıkıcı bir hâl alıyor. Dünya Berlin Duvarı’nın yıkılışını kutlamasına rağmen -ki küçük bir duvardı- aynı dünya İsrail’in Filistin etrafına 600 km duvar örmesini nasıl kabul eder? Yine dünya güney Afrika’daki ırkçı (apartheid) rejimin düşmesini kutladı, şimdi İsrail aynı rejimi Filistin’e uygulamıyor mu?”. 1982'deki Sabra ve Şatilla soykırımını anlattığı “Gölgeyi Yüksekten Övmek” isimli şiiri ile 1983’te Lenin Ödülü’nü kazandı. Lenin Ödülü aldığı şiiri ile aynı adı taşıyan şiir kitabı 2002 Uluslararası Nazım Hikmet şiir ödülüne layık görülmüştür. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün 1982 yılının Eylül ayında Beyrut'tan çekilişinin ardından "yerküre üzerimize kapanıp bizi son çıkıştan dışarı itiyor; ve bizler geçebilmek için kollarımızı ve bacaklarımızı koparıp atıyoruz" diyerek halkının çektiği acıları derinden hissederek yansıtmayı başarmıştır.
“Beyrut yokSırtımız önümüz denizin sırları yokKanımızı yitirene kadar evetAnıların sözcüklerini yitirene kadarAncak söylerim şimdi yokO son bombardımanda yokO yer çukurda başka bir şey kalmadı yokO ruh içinde kalmadı yokBeyrut yok”Şiirlerinde yalnızlığın, sürgün edilmenin ve sevdiklerini kaybetmenin etkisi son derece belirgindir. Onun şiirlerinde lirizm son sınırına kadar zorlanmış, direniş ve mücadele ile birlikte diriliş de şiirlerinin ana teması olmuştur. “Şair insani görünümleri, bakış açısını; olaylar içinden de evrensel öğeleri gözetmelidir. Savaş mağdurlarının asıl dünyasına girmek gerekir. Şiir hayatın ihtişamının ilahisi, ezgisi olmak, çirkin şeylere karşı güzellikle mücadele etmek, savaşa karşı barışı barındırmak zorundadır. Filistin Edebiyatı, savaşın konularına hapsolarak İsrail işgalinin gerçekleştiğinin bir kanıtı olabilir, bu durumda da Filistinlilerin iç dünyası bütünüyle örtülü, üstü kapalı olarak kalabilir; insanlar kopyalara, maskelere dönüşebilirdi. Bugün için böyle olmaması, bizim için büyük bir hediyedir. İşgale, küçük düşürmelere, adaletsizliğe, haksızlığa karşı çok yazdık, ancak şimdi Filistinli’nin bir aşk şiiri yazması, aynı zamanda hem hakkı hem de sorumluluğudur”.
Mahmut Derviş'in çok sayıda şiiri bestelenmiştir (örn. filistin ulusal marşı [neşîd el-intifada]). Mahmud Derviş şiirlerini besteleyerek onları bir kez daha ölümsüz kılan önemli isimlerden biri de Marcel Khalife’dir.
Türkçeye Çevrilen Kitapları:
Beyrut Kasidesi/Gölgeyi Yüksekten Övmek
Mavi Bir Gün
Unutulanı Anmak
Dünya Şiir Mitosları/Mahmud Derviş
*: Bu yazı kaleme alınırken hayatta olan Mahmud Derviş’in ölümünü öğrenmiş bulunuyoruz ölümün bazıları için asla ölüm olmadığını bilerek…
-Muriel Steinmets tarafından yapılan 2004 tarihli, http://www.humanite.fr/, Geraldino Colotti tarafından yapılan 2006 tarihli, http://www.ilmanifesto.it/, http://www.michelcollon.info/ ve Abbas Beydun tarafından yapılan söyleşi, Festival d’Automne á Paris 2007 édition 36 ‘den yararlanılmıştır.
ŞİİR, TAŞ VE AĞAÇ ve artık biraz da TOPRAK kendi yurdunda*
Cahide SARI
Çağdaş Filistin edebiyatının doğuşu olarak 19. yy’ı işaretleyebiliriz. Filistin şiirinin öncüleri olarak da hayatları hep sürgün ve zor koşullarda geçen Fadva Tukan, Kerim El Kermi’yi ( Ebu Selma) saymak gerekir. Çağdaş Filistin şiirinin en önemli temsilcilerinden biri de Mahmud Derviş’tir, 1941'de Celile'nin (Filistin) El-bavra köyünde doğan Derviş, doğduğu köy 1948'de İsrail'in eline geçince ailesiyle birlikte dağları geçerek Lübnan'a göç etmek zorunda kaldı. "Çocukluğum, tüm halkımın dramıyla ilişkili olarak, kişisel dramımın başlangıcı oldu. 1948 yazının o gecesinde, dingin bir köyde atılan mermiler ayırım gözetmedi. Altı yaşındaydım, zeytinliklere, sonra dağlara koşar buldum kendimi, bazen yalınayak, bazen yere kapaklanarak. Korkuyla ve susuzlukla geçen kanlı bir geceden sonra, Lübnan denen ülkede bulduk kendimizi."
1948'de, 70 bin Filistinli aç ve susuz bir şekilde yerlerinden edilerek, göçe zorlandı. Bu ölüm yürüyüşünde, yüzlerce insan hayatını kaybetti. Binlerce Filistinli mülteci olmaya zorlandı, pek çok köy haritadan silindi.
Her ne kadar Birleşmiş Milletler kararlarına göre mülteciler, topraklarına geri dönme ya da tazminat ödenme hakkına sahip olsa da İsrail, bu hakları tanımazlıktan gelmeye yıllardır devam ediyor. “İsrailliler, Güney Afrika’nın beyazları, biz de siyahları gibiyiz. Biz siyah olmayı kabulleniyoruz, ancak bu yeterli değil: İsraillere göre biz ne siyah olabiliriz ne de beyaz, ne istiyorlar peki? Benim bulabildiğim tek açıklama şudur: İsrailliler barışın önünde bir duvar değiller, onlar barıştan korkuyorlar”.
“kaydet, ben bir arabım... kart numaram elli bin... sekiz çocuğum var... dokuzuncusu önümüzdeki yaz geliyor. kızdın mı... kaydet, ben bir arabım... işçi yoldaşlarla taş keserim... kayayı sıkarım... bir ekmek... bir kitap... kazanmak için sekiz çocuğum... ama ben merhamet dilenmem... sığınmam kanadının altına... kızdın mı... kaydet, ben bir arabım... bir ismim ben... bu çılgın dünyada sebatlı... ama lütfen yaz... herşeyden öte... kimseden nefret etmem ben... kimseyi soymam... ama aç bırakıldığımda... beni yağmalayanın etini yerim... açlığımdan sakın... sakın gazabımdan .”
İlk şiirlerini yayımladığı dönemde el-Arz (Toprak) Cephesinde çalışmaya başladı. 1961, 1965 ve 1967 yıllarında üç kez hapse girdi. 1969'da Lotus ödülü aldı. El-İttihad gazetesinin ve el-Cedid dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Üzerindeki pek çok baskıya karşın Filistin Direnişi’ne hep destek oldu. “Filistinlilerin ölümleriyle ilgili haberler, hava durumu haberlerine benzedi, her gün ortalama 5 şehit var; karakollarda, Duvar dibinde ölümler. Fakat ölümler alışılan bir durum olunca, kimse öfkelenmiyor, iğrenmiyor; acı ve dayanışma dahi can sıkıcı bir hâl alıyor. Dünya Berlin Duvarı’nın yıkılışını kutlamasına rağmen -ki küçük bir duvardı- aynı dünya İsrail’in Filistin etrafına 600 km duvar örmesini nasıl kabul eder? Yine dünya güney Afrika’daki ırkçı (apartheid) rejimin düşmesini kutladı, şimdi İsrail aynı rejimi Filistin’e uygulamıyor mu?”. 1982'deki Sabra ve Şatilla soykırımını anlattığı “Gölgeyi Yüksekten Övmek” isimli şiiri ile 1983’te Lenin Ödülü’nü kazandı. Lenin Ödülü aldığı şiiri ile aynı adı taşıyan şiir kitabı 2002 Uluslararası Nazım Hikmet şiir ödülüne layık görülmüştür. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün 1982 yılının Eylül ayında Beyrut'tan çekilişinin ardından "yerküre üzerimize kapanıp bizi son çıkıştan dışarı itiyor; ve bizler geçebilmek için kollarımızı ve bacaklarımızı koparıp atıyoruz" diyerek halkının çektiği acıları derinden hissederek yansıtmayı başarmıştır.
“Beyrut yokSırtımız önümüz denizin sırları yokKanımızı yitirene kadar evetAnıların sözcüklerini yitirene kadarAncak söylerim şimdi yokO son bombardımanda yokO yer çukurda başka bir şey kalmadı yokO ruh içinde kalmadı yokBeyrut yok”Şiirlerinde yalnızlığın, sürgün edilmenin ve sevdiklerini kaybetmenin etkisi son derece belirgindir. Onun şiirlerinde lirizm son sınırına kadar zorlanmış, direniş ve mücadele ile birlikte diriliş de şiirlerinin ana teması olmuştur. “Şair insani görünümleri, bakış açısını; olaylar içinden de evrensel öğeleri gözetmelidir. Savaş mağdurlarının asıl dünyasına girmek gerekir. Şiir hayatın ihtişamının ilahisi, ezgisi olmak, çirkin şeylere karşı güzellikle mücadele etmek, savaşa karşı barışı barındırmak zorundadır. Filistin Edebiyatı, savaşın konularına hapsolarak İsrail işgalinin gerçekleştiğinin bir kanıtı olabilir, bu durumda da Filistinlilerin iç dünyası bütünüyle örtülü, üstü kapalı olarak kalabilir; insanlar kopyalara, maskelere dönüşebilirdi. Bugün için böyle olmaması, bizim için büyük bir hediyedir. İşgale, küçük düşürmelere, adaletsizliğe, haksızlığa karşı çok yazdık, ancak şimdi Filistinli’nin bir aşk şiiri yazması, aynı zamanda hem hakkı hem de sorumluluğudur”.
Mahmut Derviş'in çok sayıda şiiri bestelenmiştir (örn. filistin ulusal marşı [neşîd el-intifada]). Mahmud Derviş şiirlerini besteleyerek onları bir kez daha ölümsüz kılan önemli isimlerden biri de Marcel Khalife’dir.
Türkçeye Çevrilen Kitapları:
Beyrut Kasidesi/Gölgeyi Yüksekten Övmek
Mavi Bir Gün
Unutulanı Anmak
Dünya Şiir Mitosları/Mahmud Derviş
*: Bu yazı kaleme alınırken hayatta olan Mahmud Derviş’in ölümünü öğrenmiş bulunuyoruz ölümün bazıları için asla ölüm olmadığını bilerek…
-Muriel Steinmets tarafından yapılan 2004 tarihli, http://www.humanite.fr/, Geraldino Colotti tarafından yapılan 2006 tarihli, http://www.ilmanifesto.it/, http://www.michelcollon.info/ ve Abbas Beydun tarafından yapılan söyleşi, Festival d’Automne á Paris 2007 édition 36 ‘den yararlanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder